YANGINDA İLK KURTARILACAK OLMAYACAK OLAN!
Ali Cüneyd Kılcıoğlu
Devlet dairelerinde, bazı eşyaların üstünde “Yangında İlk Kurtarılacak” yazısını görmüşsünüzdür. Hafızama çok güvenmesem de o eşyaların üzerinde ünlem işaretli, kırmızı renkli bir yapıştırma kâğıdı da bulunur. Niyeyse her gördüğümde beni bir yerden yakalar bu yazı. Biz yazarlar kendi sektörümüzde yangında ilk kurtarılacak mıyız? Sektörde -niyeyse- yazarlara bir önem atfedilir ya! Deneyimlerden yola çıkarak şunu gördüm ki: Oyun yazarları sektörde hiçbir zaman yangında ilk kurtarılacak değil aksine ateşe ilk atılacak olandır. Oysa hep birlikte yangını söndürmek için çabalamak varken…
Hem sanatsal anlamda üzerinde her türlü kusur aranan, bir kaleci misali kurtardığı gollere değil de yediği gollere bakılan hem de maddi anlamda ilk kesilecek kalem olarak görülür yazarlık… Bununla ilgili yaşadığım absürt olayların en nadide hatıralardan biri şöyleydi:
Bir tiyatro benim oyunumu oynayacaktı. Telif ödemek istemiyordu ama -lafta- yazarların telif hakkını çok önemli bulduklarını söylüyorlardı. Hani uzakta ölmüş, cenazesine bile gitmeye vakit ayırmaya değmeyen bir tanıdığın ölümünün önemi misali… Neyse yapımcı bana “Ama biz afişe dünya para verdik, afişçiye yüklü para vereceğiz, tiyatro yapmak çok zor, sen fedakârlık edemez misin?” dedi. İşte bir yazarın kıymeti, yangında ne zaman kurtarılacak olduğunun güzel bir örneği. Niyeyse metin denen şey, piyasada bir afiş gibi gözle görülen, elle tutulan bir şey olmadığı için para eder algılanmıyor.