TİYATRO TARİHİNE SEYİRCİNİN EVRİMİ VE ESTETİK BEĞENİSİ ÜZERİNDEN BİR BAKIŞ

Füsun Ataman

 

Tiyatro sanatını diğer sanatlardan ayıran başat özelliği, mimetik bir sanat oluşu (hareketin taklit yoluyla yeniden üretilmesi) ve etkinliğin tamamlanması için “seyirci”ye ihtiyaç duymasıdır. Bir diğer deyişle, tiyatro; seyreden-seyredilen ilişkisi barındıran, taklide dayalı her türlü canlandırmanın gösteriye dönüşmesi etkinliği olarak da tanımlanabilir. Tiyatro Aristoteles’in estetik unsurlarını saptadığı günlerden bu yana, 2500 yıldır “canlı” bir etkinlik olarak cazibesini korumakta. Ancak kimi zaman onu etkili kılan, ona “can” veren ögenin sahne üstüne odaklanıyor ve sahnenin diğer yanını unutuyoruz. Oysa tiyatro “canlı” yapılan bir sanat oluşunu, sahne üzerindeki “canlı” performans kadar seyircinin “canlı” katılımına borçludur. Bu etkileşim tiyatronun kaynağındaki ritüelin bir uzantısıdır. Ritüelin gösteri niteliği kazanmaya başladığına ilişkin ilk tespit, Eski Mısır’da düzenlenen Abydos Acı Çekme Töreni’ne aittir.  İÖ 2500’lerden itibaren düzenli biçimde temsil edilen ve İÖ 1887’den tutulmaya başlanan kayıtlar sayesinde hakkında ayrıntılı bilgilere ulaştığımız bu tören, Eski Mısır’daki Ra inancının kökeni olan Osiris inancıyla bağlantılı bir “kraliyet cenaze töreni”dir.

İsis ve Osiris, Mısır’ın bolluk ve bereketi temin eden iki doğaüstü gücü, eşit değerdeki tanrı ve tanrıçasıdır. Onların kutsal birleşmesi (evliliği), bir tarım toplumu olan Eski Mısır’da Osiris’in temsil ettiği güneş ve İsis’in temsil ettiği ayla bağlantılı doğa olaylarını garanti altına alacaktır. Ancak kıskanç kardeş Seth’in Osiris’i öldürmesiyle yeryüzünün geleceği tehdit altına girer. Artık ölüler dünyasına ait olan Osiris, tanrıların izniyle her baharda dünyaya dönerek İsis’e kavuştuğunda yeryüzü de canlanacaktır. Osiris’in her sonbaharda yeraltına inişiyle gerçekleşen geçici ölümü ve en başta Seth’in onu parçalarına ayırarak öldürüşü, ritüel olmaktan çıkan ve gösteriye dönüşen şekilde, Abydos Acı Çekme oyununda her yıl yeniden canlandırılır. Bu ritüelin anlamı ve önemi, İslam kültüründeki Kerbela olayı ve onunla bağlantılı Taziye ritüeli ile ya da Hristiyanlık inancındaki İsa’nın çarmıha gerilişi ve kilisede düzenlenen acı çekme oyunları (Passion) ile karşılaştırıldığında, bizim açımızdan daha da anlaşılır hâle gelecektir. Bu yazıda, ritüelleri ve onların toplum için taşıdığı anlamı irdelemekten ziyade, ritüel ve tiyatro arasındaki belirgin ilişkide seyircinin üstlendiği işlev ve değişmez yer konu edilmiş olsa da bu karşılaştırmalar seyircinin konumunu kavramayı kolaylaştırmaktadır. Tiyatronun ritüelle ne denli sıkı bağları olduğunu ortaya koyan yukarıdaki örnekler, aynı zamanda seyircinin tiyatro için ne anlam ifade ettiğine de ışık tutmaktadır. Çünkü tiyatro, kökeninde yer alan ritüelde olduğu gibi, seyirciden bağımsız icra edilemez ve onun yarattığı sinerjiye ihtiyaç duyar. (…)

Here’s a depiction of Queen Elizabeth I watching Shakespeare’s ‘The Merry Wives of Windsor’ at The Globe. While she sat pretty in a private box, the rest of the audience enjoyed the show from the gallery, while munching on oysters and nuts.

devamı için ABONE OL