GELECEĞİN TİYATROSUNDA GELENEĞİN YENİDEN KEŞFİ VE TİYATRO METNİNİN İŞLEVİ

Kamil Sönmez

Bu yazıda, tiyatro metninin yapısından ziyade metnin işlevine odaklanacağız. Aristo, tiyatroyu hareketin taklidi olarak tanımlarken dram sanatının da temelini atmış bulunuyordu. Dram sanatı, dramatik olandan hareketle, eylem bütünlüğü içinde canlandırmayı esas alır. Tiyatro metni, okunmaktan çok oynanmak üzerine oluşturulmuştur. Şiir sanatıyla başlayan anlatı, sonrasında masal, öykü ve burjuvaziyle birlikte de roman, kent soylu sınıfın anlatısına dönüşür. Tiyatro metni ise, anlatma yerine göstermeyi, canlandırmayı hedefler. Bu açıdan klasik anlatıdan farklı bir konumdadır, çünkü tiyatro metni dramatiktir. Viktor Hugo, şiir için: “Ey şair, bana yağmurdan bahsetme, yağdır!” derken adeta tiyatro metninin işlevini dile getirmektedir. Dramatik metin, yaşamı eylem yoluyla bize ulaştırabildiği ölçüde başarılıdır.

Tiyatro metni, işlevi açısından gösteride ikincil öneme sahiptir. Öncelik, canlandırma yani harekettir. Tiyatro yapıtı, birçok disiplini içinde barındırır. Görüntü dili, metnin önüne geçer. Işık, dekor, kostüm, sahne tasarımı, sahne mimarisi, efekt ve tabii ki oyunculuk… Bunların biri ya da birkaçı -oyunculuk başta olmak şartıyla- tiyatro yapıtının vücut bulması için yeterlidir. Oyuncu varsa tiyatro vardır. Tiyatro yapıtı, yazarsız da var olabilir. Bunun için performans sanatları, “happening”ler, sokak tiyatrosu vd. örnek verilebilir. Modern çağ, 1900’lü yılların başında dramaturji kavramını keşfetti, öncesinde klasik eserler ön plandaydı. Klasik tiyatrodan aldığı ölçüyle, metin ağırlık kazanıyordu. Modern insanın anlatısı için metinsiz tiyatro yeterli görülmüyordu. Çünkü insan, çok katmanlı bir dünyada yaşamakta, hareket etmekteydi. Buna tek başına eylem kâfi gelmiyordu.

 

devamı için ABONE OL