SANAT DUYGUNUN ESTETİTİZE EDİLMİŞ HÂLİDİR

Kamil Sönmez

 

Sanat, ilk insandan günümüze insanın yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır. İlkel toplumlar; mutluluk, mutsuzluk, umut, acı, heyecan vb. her duyguyu sanatla ifade etmeye çalışmış ve bir nevi duygularının anlatım aracına sanatı dönüştürmüştür. Günümüzde de bu davranış, aynı hızla kendine yer bulmakta; kimi zaman bir ölünün ardından söylenen ağıtta, kimi zaman kutsal bir metni okurken söylenen ilahide, kimi zaman da stadyumda coşkuyla söylenen bir şarkıda karşılık bulur. Hayattan sanatı çıkardığımızda insanlık adına elimizde hiçbir şey kalmıyor. Bu nedenle sanat ihtiyacı (estetik ihtiyaç), ihtiyaçlar piramidinde en son durak olarak görülmektedir.

Sanat eğitimi, bir nevi hayat eğitimidir. Sanat, duyguların kontrol altına alınmasını, ahenk-uyum içinde ifade edilmesini sağlar. Bu sebeple sanatın önemini kavrayan toplumlar okul öncesinden itibaren çocukların sanatla hemhal olmasını sağlayacak eğitim sistemi oluşturmuştur. Bu sisteme “sanat eğitimi” denilmektedir.  Biz eğitimciler, okul öncesi ve ilköğretim birinci kademede çocuğun sanat eserleri yoluyla çok daha kolay öğretim süreci içinde bulunduklarını gözlemlemişizdir. Ülkemizde ise, “sanat eğitimi” ışığını yakan Prof. Dr. İnci San’dan sonra “yaratıcı drama” kavramının eğitim sistemimizin içine girmesi ilk örneğimizdir. Dramayla, müzikle, resimle, dansla, yontuyla (el işi malzemeleri vb.) sanat eserlerinin eğitim yaşantısı içine girmesi kuşkusuz ülkemiz adına bir kazançtır. (…)

devamı için ABONE OL