SAHNE TASARIMINDA IŞIK, FORM VE SEYİRCİNİN İŞLEVİ ÜZERİNE

Efter Tunç

Tiyatro, tüm sanat dallarını bünyesinde barındıran kolektif bir sanat dalıdır. Sahne tasarımı yöntemlerinde; mimari, resim, heykel, fotoğraf, grafik gibi plastik sanatların tümünü kapsayan estetik ve teknik dallar vardır. Tüm bunlar, bir bütünlük içinde gerekli vurguların kolektif oranlı bileşenidir. Sahne tasarımı, sahnelenen alanın mimarisi ile oyuncu arasında işlevsel bir uyum kurar. Tasarımcının görevi salt dekoru çizip doğru malzeme ile imal ettirmek değil; sahnelenen oyunun görsel yorumuna dair her ayrıntıya, bütüncül ve düşünsel bir anlam ve işlev yüklemektir. Oyuncuyu, metni ve sahneyi algılayarak oyuncuyu sahnede metin ile buluşturur.

Tasarımcı için sahnedeki oyuncular canlı ve devingen elementlerdir. Tasarımcı için burada iki önemli nokta vardır; oyuncunun rolünü çıkarmasına yardımcı olmak ve yönetmenin oyuncuyu sahne üzerinde doğru konumlandırmasını sağlamak. Sahne tasarımcısı; rejisör gibi düşünebilmeli, metin yazarı gibi algılayabilmeli, dramaturji çözümlemesi yapabilmeli ve oyuncunun ihtiyaçlarını görebilmelidir. Tüm bu süreçte, bir mimar gibi perspektifi her açıdan yakalayabilmelidir. Estetik duyarlığıyla tüm detayları bütünsel olarak hesaplayıp çözümlemelidir. Tüm bunların ışığında tasarımcı olmak, gerçekleri kurguya çevirebilmek, çok hassas bir iç göze sahip olmak, okunan metni, müziği, kolektif tüm plastik sanatların öğelerini kullanarak sahnelenen eserin görsel yorumunu en rafine hâle getirebilmektir. Sahne tasarımı; sözcüklerdeki ve müzikteki metaforları keşfedip görsel ve plastik sanatların tüm öğelerini kullanarak boş bir uzamda yeni boyut arama sanatıdır.

devamı için ABONE OL