KAPSAYICI TİYATRO: ARTIK SEYİRCİ DE OYUNA DÂHİL!
Pelin Akter
Tiyatro, yüzyıllar boyunca değişirken seyircisini oluşturmuş ve onu şekillendirmiş; seyirci de onu yeniden yoğurarak, anlamlandırmıştır. Bu iki unsur, tarih boyunca birbirine ayna tutmuş; kimi zaman seyirci sahnenin sınırlarını aşarak tiyatroyu daha derinden kavramaya çalışmış, kimi zaman da tiyatro seyircisine yaklaşarak onu kendi dünyasının bir parçası hâline getirmiştir.
İşte sahne sanatlarının büyüsü de seyircisiyle kurduğu bu eşsiz bağda ve paylaşılan o biricik deneyimde yatar. Oyun ve seyirci birbirini var ederken anlamlarını birlikte bulurlar.
Bu yazıda kısaca, bu sınırları en cesur biçimde zorlayan, sahneyi ve seyirci ile ilişkisini bambaşka bir noktaya taşıyan bir yaklaşımdan söz edeceğiz:
Kapsayıcı (Immersive) Tiyatro
Kapsayıcı Tiyatro’da oyun ve seyirci, artık iki ayrı unsur değil, birbirini kapsayan, iç içe geçmiş bir bütünün parçaları hâlindedir. Seyirci ile sahneyi ayıran sınırlar silikleşir, kırılacak bir duvar kalmaz. Hikâye birlikte yazılır, keşifler beraber yapılır ve her an, ortak bir yaratımın parçası hâline gelir. Seyirci artık yalnızca gözlemleyen değil, oyunun kalbin yer alan ve onu şekillendiren bir anlatıcıdır.
Kapsayıcı Tiyatro’nun kökleri, 20. yüzyılın ortalarında filizlenen Deneysel Tiyatro hareketine dayanmaktadır. Sahne sanatlarının geleneksel kurallarını sorgulayan ve sınırlarını zorlamayı amaçlayan Deneysel Tiyatro, seyirciyi yalnızca bir gözlemci olarak değil, sanatsal bir deneyimin ayrılmaz bir parçası olarak görmek ister.
Bu akımın en çarpıcı figürlerinden biri olan Antonin Artaud tiyatroyu, seyirciyi sarsan ve duyularını harekete geçiren bir uyanış aracı olarak tanımlıyordu. (…)