YOKO OIKE İLE PARLAYAN ŞEHİR OYUNU ÜZERİNE

Röportaj: Cansu Arslan

 

Japonya ile Türkiye arasında diplomatik ilişkilerin tesisinin 100. yıldönümünde Japonya Tanıtma Vakfı (The Japan Foundation) ve Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü iş birliğiyle Usagi Stripe Tiyatro Topluluğu’nun başkanı, oyun yazarı ve yönetmen Yoko Oike’nin “Parlayan Şehir” adlı eserinin sahneleneceği bir ortak yapım projesi gerçekleştirildi. Yoko Oike, proje kapsamında dört hafta süreyle Ankara’da bulundu, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğrencileri ve öğretim üyeleriyle birlikte oyunun sahneye koymak için birlikte çalıştılar. İki ülke sanatçıları arasında etkileşimi ve bu etkileşimin sonuçlarını tiyatro seyircisine göstermeyi hedefleyen projenin dört hafta süren ortak yapım hazırlıkları sonucunda Parlayan Şehir oyununun prömiyeri, Bilkent Üniversitesi MSSF Oda Tiyatrosu’nda gerçekleşti. Oyun 16, 19 ve 26 Kasım 2024, 3 ve 10 Aralık 2024 tarihlerinde de seyirciyle buluştu. Oyunun prömiyeri sonrasında yazar ve yönetmen Yoko Oike ile Parlayan Şehir üzerine konuştuk. 

* * *

Parlayan Şehir oyununun daha önce Japonya’da sahneye koyduğunuzu biliyoruz. Türkiye’de sahnelediğiniz oyunun bundan nasıl bir farkı var? 

Evet. Japonya’da 2022 yılında sahneye aktardığımız bir oyundu bu. Bu sefer Türkiye’de gerçekleştirmek istedik. Bu sahnelemenin temel farkı; oyuncular oynadıkça onların da fikrini aldık, yeni eklemeler yaptık. Daha doğrusu eklemeler yerine onların da düşüncelerine yer vermek istedim. O yüzden bu rejide biraz daha farklılıklar oldu. 

O hâlde buradaki oyuncuların da oyuna katkısı oldu. 

Çok fazla değişti diyemem oyun için; evet farklı, enerjisi farklı oyunların. Japonya’da yaptığımız zaman örneğin replikler daha sakin geçiyordu, daha sakin bir oyundu. Burada daha canlı, enerjisi daha güçlü bir oyun oldu. Özellikle Gizemli Kadın karakterinin enerjisi Japonya’da daha sakindi, burada oldukça güçlü bir karaktere dönüştü. Bu değişikliklerin benim için ilginç olduğunu düşünüyorum, hoşuma gitti hepsi.

Türkler olarak Akdeniz insanı olduğumuz için duygularımızı daha coşkulu, daha tutkulu yaşıyoruz. Oyunculuklarımız da öyle oluyor dolayısıyla. Özellikle Japon geleneksel tiyatrosundan ve genel oyunculuk anlayışından bir hayli farklıyız bu anlamda. Bu farklılık çalışmalarınızda nasıl etkiledi sizi? 

Ben kendi adıma en büyük farklılığı replikler konusunda yaşadım; Japonya’da replikler bire bir oynanıyor ama burada oyuncular kendilerinden ekleyerek, biraz doğaçlama yaparak oynamayı tercih ediyorlar. Bu konuda biraz, nasıl olur acaba, diye duraksamıştım. Ama provalar ilerledikçe herkes kendi rolünü çok güzel benimsedi ekledikleri repliklerde de elbette konudan uzaklaşmadılar hiçbir zaman ve her zaman o karakterin özelliklerine sadık kaldılar. O yüzden ben de kendilerine güven duydum ve onları özgür bıraktım. (…)

devamı için ABONE OL