TOPLUMSAL BELLEĞİN AYNASI: SAHNE SANATLARI

Gökhan Yesari

 

Toplumsal bellek, (toplumsal hafıza, kolektif hafıza ve kolektif bellek olarak da anılır) tanım olarak geçmiş olaylar, kolektif deneyimler ve anılardan oluşan bellek ve bilgi havuzunu ifade etmektedir. Sosyal bilimlerin çeşitli disiplinlerinde bu olguların toplum üzerinde oluşan etkileri araştırılarak, bunların bireyler ve toplumlar tarafından nasıl hatırlanıp aktarıldığı incelenir ve kültürel kimlik, gelenek, modernite gibi konularda yapılacak analizlere olanak sağlanır.

Bu kavram ilk olarak Maurice Halbwachs’ın 1925’te yayımladığı ‘Les cadres sociaux de la mémoire’ adlı eserinde ortaya çıktı (Türkçe’de, Hafızanın Toplumsal Çerçeveleri, Heretik Yayınları, 2016). Kavramı çözümleyip geliştiren Halbwachs’ın hayatı, -hedef aldıkları grupların tarihini silerek kolektif belleklerini yok etmek amacıyla yola çıkan- Naziler tarafından gönderildiği bir toplama kampında sonlanmıştır.

Sahne sanatları, şüphesiz ki insanlık tarihinin en güçlü kültürel ifade araçlarından biri olarak toplumsal belleğin oluşumu ve aktarımında kritik bir rol oynar; çünkü performanslar, kültürel semboller ve toplumsal belleğin bir yansıması, deyim yerindeyse aynasıdır.

Jan Assmann’ın, ‘Kültürel Bellek’ adlı eserinde (Ayrıntı Yayınları, 2003), sahne sanatlarının bu konudaki önemini anlamamız için temel bir çerçeve sunulmaktadır. (…)

devamı için ABONE OL