TİYATRONUN DOĞUŞU VE DRAMATİK YAZARLIĞIN KÖKENİ

Füsun Ataman

Tiyatronun doğuşuna ilişkin kuramlar, insanlık tarihi kadar eski olan bu sanatın kaynaklarının medeniyetin gelişimine koşut olduğu yönündedir. Bu durum, tiyatroyu insanlık tarihine ışık tutan bir sanat olarak özel bir yere koyar. Tiyatroyu özel kılan özelliklerinden bir tanesi de yazarlık alanında ayrı bir yere sahip oluşudur. Tiyatro, genel anlamda; “seyreden-seyredilen ilişkisi barındıran ve hareketin mimesis (taklit) yoluyla temsil edildiği görsel bir etkinlik” olsa da onu özel bir sanat hâline getiren dramatik bir niteliğe, bu niteliği taşıyan özel bir metne sahiptir. Tiyatronun dramatik metni, sözlü kültürden yazılı edebiyata geçişle birlikte ilk evrimleşen yazınsal türlerden biri olan Antik Yunan tragedyasına dayanır. 2500 yılı aşkın bir süredir yazılı edebiyatın başlıca türlerinden biri olan tiyatro metinlerinin estetik ölçütleri, başlangıçtan beri değişmeyen bir dramatik öze sahiptir ve bugün hâlâ metin kurgulama teknikleri bu öze yaslanmaktadır. Nitekim, yazarlık alanında verilen dört yıllık akademik eğitim (ülkemizde olduğu gibi) daha çok tiyatro bölümlerinde yer almakta, dünyada farklı alanlarda verilen (yazarlık eğitimleri yaratıcı yazarlık, roman ve öykü yazarlığı, senaryo yazarlığı vb.) eğitimler ise kurgusal tekniklerini bu dramatik öze yaslamaktadır. O hâlde sahne sanatlarının metinle ilişkisinde ya da metin yazarlığı alanında atılması gereken ilk adım, tiyatro sanatının en önemli unsuru olan ve metnini özel kılan dramatik niteliğin doğru anlaşılmasıdır. (…)

devamı için ABONE OL