ŞİRİN AKTEMUR İLE OYUN YAZARLIĞI ÜZERİNE

Krom Sahne Sanatları Dergisi

Özel tiyatrolar ve ödenekli tiyatrolarda seyirciyle buluşan oyunlarınızın; post politik tiyatral temaları, lirik dili, müzikal nitelikleri gibi ortak noktaları var. Bu anlamda yazarlık tutumuz ve tercihlerinizden bahseder misiniz?

Genel yargı olarak, birbiriyle çok da yan yana düşünülemeyecek konulardaki oyunları, farklı zamanlarda kaleme aldım. Tematik olarak aslında ortak noktaları, ötekileştirmeydi. Toplum içinde ötekileştirilmiş her durum, benim için yazma sebebi. Örneğin Madımak katliamını da konu edinen Hasret Gültekin Müzikali’ni, Nazım Hikmet Müzikali’ni ya da Uğur Mumcu Kantatı’nı veya “kadın” temalı oyunları kaleme almış bir sanatçının Arabesk Müzikali de yazmayı tercih etmesi tuhaf karşılandı. Hep şu soruyu duydum: “Neden?” Arabesk dinleyen insanlar ve o kültür de bu toplum içinde ayrıştırılmış ve dışlanmış bir kitleydi. Tiyatro sanatı ise herkesi birleştiren, toplumun her kesimini kucaklayan ve “iyi”de buluşturan bir sanat. Arabesk dinleyen ya da “alt kültür” diye tanımlanan herhangi bir grubu niye ayıralım ya da dışlayalım? Bence birbirimizi anlamaya çalışmalıyız. Ben de yazarlık üslubumda bunu tercih ediyorum. Dolayısıyla ötekileştirme temel tercihlerimden biri hâline geldi.

Ayrıca, yaşadığımız coğrafyaya, yüzlerce kültürden, binlerce yılda oluşan Anadolu kültürüne büyük bir tutkum ve her gün daha da büyüyen bir hayranlığım var. Anadolu kültürüne dair çok şey anlatmayı, öğrendikçe daha da çok anlatmayı ve tüm bunları müzikle anlatmayı çok seviyor ve güçlü buluyorum.

Toplumsal yapıdaki “ötekileştirme” oyun kurgularınızda çatışmanın ve ele aldığınız temaların ana unsurlarından biri. Bu konuları klişeye düşmeden nasıl işliyorsunuz?

Gerçeğin kendisini anlatarak. Klişenin yapaylığı, izleyenle anlatan arasına samimiyetsiz bir mesafe koyuyor. Klişeyi, tiyatro sanatına da seyircisine de yakışır bulmuyorum. Sahnede izleteceğimiz eserin sanatsal değerini düşüren bir şey, klişe ya da ajitasyon. İkisini de tehlikeli ve ucuz buluyorum. Oysa tiyatro sanatı; başta metniyle, rejisiyle, sahne tasarımıyla, oyuncusuyla ve seyircisiyle birlikte sanatsal değeri ve niteliği yüksek bir tür. Yazdığım metinlerde -içerik olarak anlatacağım konunun değerini düşürmemek adına- hem klişeden uzak kalmak için çaba harcıyorum hem de edebi değerini koruma güdüsüyle emek veriyorum. İlk yazarlık Hocam Hasip Akgül, tiyatro metninin üslup olarak “iyi bir şiir” olduğu söylerdi. Bunu hiç unutmam. O yüzden yazdığım her satırda, şiir emeği vermeyi seviyorum.

Teori kökenli bir yazar olduğum için, içerik olarak yazacağım her konuyu çok boyutlu inceliyorum, aylarca kuramsal çalışıyor, işlerken de çok boyutlu ele almaya gayret ediyorum. İlk akla geleni değil, bazen ters köşe, bazen en uzaktaki ihtimaliyle ama her durumda gerçeğin kendisiyle anlatmaya çalışıyorum. Sanırım bunlar yazarken klişeden uzaklaştıran bakış açıları hâline geliyor metinlerimde.

(…)

devamı için ABONE OL