HİPNOZ

Mehmet Selim Özban

 

İfade biçiminin beden hareketlerine ve dolayısıyla görselliğe odaklandığı, gerçeğin seyirciye farklı bir anlatımla sunulduğu, tavırsal bir dil ve sembolik bir anlamın aktif olduğu yeni bir performans formu olan “fiziksel tiyatro” türündeki Hipnoz’u 22 Mart’ta, Atak Sahne’de izleme fırsatı buldum. Oyuncu ve seyirci arasında diyalektik bir ilişkinin kurulduğu oyun, kitlesel hipnoza karşı “bireysel uyanışın deliliği teğet geçen zihin sancılarını” seyircisine sunma çabasında. Oyuncu ve dansçı Onur Dilek’in performansıyla sahneye taşınan oyunun yazarı ve yönetmeni Galip Emre, koreografi ise The Dance Company’ye ait.

Görüntü medeniyetinin çeşitli uyarıcılarla hissizleştirdiği, uyuttuğu ve hipnoz ettiği insanı uyandırma çabasındaki oyun, saatin tik takları ve “Neredeyim ben?” sorusuyla başlıyor. Sorular, tekrarlayan cevaplar ve örneklerden kurulu sert metin, zamanın içine hapsettiği seslerle birlikte ilerlerken vericilerden aldığımız direktiflere bedenimizin ve ruhumuzun nasıl uydurulduğunu, olduğunu zannettiğimizle, gerçekte olan arasındaki uçurumun ne denli derin olduğunu gösteriyor.

Belirli bir zaman ve mekâna vurgu yapmayan oyunun başlangıcında saatin tik taklarına paralel olarak oyuncunun ağzından duyduğumuz diktatörlük şekilleri tanımıyla, özgürlük ve manipülasyon kavramlarına sert bir giriş yapılıyor. (…)

 

 

devamı için ABONE OL