GAZZE MONOLOGLARI NO. 5
Amanee A. Shorafa
Gazze Monologları, ASHTAR Tiyatrosu’nun genç sanatçıları tarafından 2010 yılından itibaren yazılan tanıklıklardan oluşuyor. Ekim 2010’dan bu yana yazılan monologlar, dünyanın dört bir yanında yankı buldu ve 18 dile çevrildi. Ne yazık ki, bu 18 dil arasında Türkçe yok. gazamonologues.com sitesinden detaylı bilgi alınabiliyor ve destek verilebiliyor. Bu metinler arasından, 14 yıl önce yazılan Gazze Monologları No.5‘i, hislerimizi, yazarın yarım satırlık biyografisini ve bir zamanlar ailesiyle birlikte yaşadığı mahallenin fotoğrafını sizlerle paylaşıyoruz. Sonraki sayılarımızda da Gazze Monologları’ndan yayımlamaya devam edeceğiz. Bir şey daha: Amanee bu metni yazdığında 18 yaşındaydı. Ona dair bu yazı dışında herhangi bir şey bulamadık. Umarız yaşıyordur. Keşke çıkıp gelse, Amenee benim, dese.
No.5
Gazze, insanları taşıyan ve bilinmeyene doğru yol alan bir uçak; ne cennete ne de cehenneme iniyor. Ne zaman ineceğini kimse bilmiyor ve burada insanlar, ömrümün iki katı boyunca böyle asılı kalabilir.
Burada günlerin hepsi aynıdır; hiçbir şey yeni değildir. En basitinden, Gazze’de hayalleri ve dilekleri gerçekleştirmek çok zordur. Özellikle de benimki gibi sanatçı olmak, şarkı söylemek, oyunculuk yapmak ve enstrüman çalmak istiyorsanız. Gazze’de tek müzik, ölümün müziğidir ve dans yaraların üzerinde edilir.
Yurt dışına gidip yönetmenlik okursam toplum bana nasıl bakar? Mezun olduktan sonra ülke şu anki gibi mi olur yoksa daha mı kötüye gider? Benim için her şey sisli ve belirsiz, cuma günleri Feras pazarındaki insanların yüzleri gibi… savaşın başladığı gün gibi…
İlk bomba, Pasaportlar Bakanlığında patladı. Arkadaşım ve ben sınavdan çıkmıştık; ilk dönem sınavlarının ilk günüydü. Okul kapısının önüne oturmuş konuşuyor, diğer arkadaşlarımızın gelmesini bekliyorduk, evlerimize dönecektik. Birden bir dizi patlama oldu… Şoktaydım ve öleceğimi hissettim. Koşarak uzaklaştık oradan, gerçekten çok korkmuştum… Kadınların koştuğunu, çığlık attığını ve yüzlerini dövdüğünü gördüm. Neler olduğunu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ayaklarımın üzerinde duramadığımı hatırlıyorum, dünyanın hızla dönüşünü hissediyordum. Bayılmışım… Sonra arkadaşımın telaşlı sesiyle uyandım: “Amanee! Allah aşkına uyan!” Uyandığımda hiçbir şey hissetmiyordum.
Nereye gideceğimi ya da ne yapacağımı bilmez bir hâlde ağlamaya başladım. Benden büyük bir kız bana yardım etti ve beni eve götürdü. Eve vardığımda annem beni kollarına aldı. Çok yorgundum ama o anda dinlendim. Kendimi birinin kollarına bırakmaya ihtiyacım vardı. Hissedilmesi en ağır şey, ölüm anınızın yaklaşmış olmasıdır.
Savaş, Gazze’nin gecesini gündüzünü kaplayan kara bir hayaletti. İnsanlara, yeryüzüne, gökyüzüne ve soluduğumuz havaya cehennemini dayattı.
Savaştan sonra bir çöküş yaşadım; büyük ve vahşi bir dalga ruhumu kapladı. Altından kalkamayacağımı düşündüm uzun bir süre. Ama tiyatronun içinden bana bir el uzatıldı; beni dalgaların arasından çekip kurtaran bir can simidi gibi.
Uzun süredir hissetmediğim bir huzur var içimde… Umarım böyle kalabilirim.