TELEVİZYON TİYATROSU NE YANA DÜŞER?
Okan Yılmaz
Geleneksel tiyatro, zamanın çarkında dönerken modern çağın dijital yankıları televizyon ekranlarında yükselmekte. Bu iki dünya arasında sıkışmış seyirci, bir yanda sahnenin otantik büyüsüne, diğer yanda televizyonun sanal cazibesine kapılmış durumda. Bir yanda derin tarihin yankılarına açılan geleneksel tiyatro sanatı, sahnede ara vermeksizin devam ediyor, diğer yanda geniş kitlelere ulaşma vaadiyle modern tiyatro olduğunu söyleyen yapımlar, televizyon şovlarında karşılığını buluyor. Televizyon ekranlarında sergilenen tiyatro benzeri şovlar, şüphesiz büyük bir izleyici kitlesine ulaşıyor ve kitlelerin gözleri önüne serilmiş bir ziyafet gibi sunuluyor. Geniş kitleler evinde pijamaları ile oturup çekirdeklerini yerken binlerce yıl önce yazılmış oyunları da yeni yazılan skeç tadında sunumları da izliyor. Üstelik bu imkân televizyondaki yayın zamanıyla da kısıtlı değil, izleyici video platformları ve sosyal medyayla istediği zaman yapabiliyor bunu. Ancak bu modern tiyatro formu, geleneksel tiyatronun kök saldığı derinlikten ve yücelikten yoksun kalıyor. Geleneksel tiyatro, mekânın dokusuyla, sahnenin kokusuyla bütünleşirken televizyondaki sanal sahneler seyirciyi yüzeysellik tuzağına sürüklüyor. Hikâye yeri geldiğinde derinlikli olsa da televizyonun soğuk ekranından seyirciye sahnedeki gibi ya da sahnedeki kadar geçemiyor.