PABLO PICASSO’NUN İLK SAHNE TASARIMI YAPTIĞI VE KÜBİZMİ SAHNEYE TAŞIDIĞI BİR SİRK BALESİ: PARADE
Selda Kulluk Yerdelen
XX. yüzyılın dünya sanat tarihinde en etkili ve aynı zamanda yenilikçi sanatçılardan biri olan Pablo Picasso, çoğunlukla İspanyol ressam, heykeltraş ve seramikçi olarak bilinmektedir. Lisans eğitimimde son sınıfta XX. yüzyılın en önemli sanatçılarını işlediğimiz “Çağdaş Sanat ve Yorumu” dersimizde onun Guernica, Avignonlu Kızlar gibi tablolarını incelemiş, figürlerinin görünenin ardındaki iç dünyalarını, duygularını, görünmeyen, söylenmeyenin ardındakileri üçboyutlu ve geometrik olarak canlı bir şekilde yansıttığını öğrenmiştik. Picasso’yu bir ressam olarak incelediğimiz dersimizden sonra 2006 yılında Sabancı Müzesi’nde gerçekleştirilen “Picasso İstanbul’da” sergisinde sanatçının plastik sanatlar dışındaki eserleriyle tanıştım. (24 Kasım 2005–26 Mart 2006) Bu sergiye o tarihte Atatürk Üniversitesi’nde olduğum için Erzurum’dan Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki her bölümden öğrencilerimizle trenle gitmiştik. Türkiye’nin doğusunda kurulan ilk Güzel Sanatlar Fakültesi’nden gelen öğrenci grubunu müze müdürü Dr. Nazan Ölçer kapıda karşılamıştı. Müzeye girdiğimiz andan itibaren 1897 yılında Bilim ve Merhamet adlı gerçekçi tablosundan 1970-72 yıllarındaki son yapıtlarına kadar Picasso’nun sanat serüveniyle karşı karşıyaydık. Sanatçının plastik sanatlardaki yapıtlarının yanında sahne sanatlarındaki yapıtlarıyla karşılaşmam ise 18 Eylül 2019-5 Ocak 2020 tarihlerinde Arkas Sanat Merkezi’ndeki “Picasso: Gösteri Sanatı” adlı sergisiyle oldu.
“Picasso: Gösteri Sanatı” sergisindeki yapıtlarında Picasso’nun sanat hayatının ilk yıllarından itibaren sahne sanatlarına olan ilgisi görülmekteydi. O kendini resim sanatına ve plastik sanatlara adamış olsa da tiyatroya da ilgi duymuştur. Babasının resim öğretmenliği yaptığı Corunna’da Teatro Principal’e giderek önemli oyun yazarları olan Jose Calderón de la Barca ve Jose Echegaray’ın oyunlarını sürekli izlemiştir. 1895’te Barcelona’da Güzel Sanatlar Okulu (La Llotja) ve 1897’de Madrid’te San Fernando Akademi’de resim eğitimi almıştır. 1899 yılında Barcelona’da çalıştığı Els Ouatre Gats adlı taverna bohemya kabarelerini örnek almıştır. Bu taverna sanat ve edebiyat etkinlikleri için bir merkezdir. Burada sergiler, konferanslar, modern müzik akşamları düzenlenirken şiir okumalarına ve tiyatro yapımlarına da ev sahipliği yapar. Barcelona’ya geldiği günlerde şair Jaime Sabartés ve kendini sanata ve edebiyata adamış ressam ve sahne tasarımcısı Carles Casagemas ile tanışır. Carles Casagemas ile Barselona’da bir stüdyoyu da paylaşırlar. Onunla Ekim 1900‘de Paris’e yaptığı geziyle sanatçılar ve sanat tüccarlarıyla bağlantılar kurarak Paris sanat dünyasında bir yer edinmek ister. 1901 yılında da sıkça sanat sergileri için Paris’e seyahat etmiştir. Paris’teki bir sergi sırasında sanat ve kültür çevrelerinde bağlantıları olan şair, ressam ve sanat eleştirmeni Max Jacob ile tanışır. Aynı zamanda bir oyuncu olan Jacob, Picasso’yu Fransız dili ve Fransız tiyatrosuyla tanıştırır, opera ve bale izlemeye götürür. Onunla da Montmartre kabarelerine ve Moulin Rouge’a sık sık gider. 1904 ‘te Paris’e taşındıktan sonra şair ve oyun yazarı, sürrealist bir sanatçı olan Guillaume Apollinaire ile yakın arkadaş olur. Alfred Jarry ile de Apollinaire sayesinde tanışır. Picasso’nun yazarlar ve tiyatro sanatçılarıyla tanışması ve onlarla gösteriler izlemesi sahne sanatlarına olan ilgisini de arttırmıştır. (…)