DARÜLBEDAYİ’NİN İLKLERİNDEN: İ. GALİP ARCAN
Hilmi Zafer Şahin
İstanbul kültür sanat yaşamının etkin kurumlarından Şehir Tiyatroları, 110 yıl önce Darülbedayi-i Osmani’nin (Osmanlı Güzellikler Evi) kurulduğu ilk yıllardan bugüne, “ilk” olma bilincini taşıyanların tutkuları, umutları, düşleri, birikimleri, tükenmeyen çabaları üzerinde biçimlendi. Onlar sahne sanatlarının “buza yazılan” öyküsünün hem yaşayanı hem de anlatıcısıydı. O günden bugüne büyük dönüşümler yaşayan İstanbul kentinin ve ülkenin, olan biteni, onların duygu, düşünce ve anlatım biçemlerinin süzgecinden geçerek geçmişi yaşanır kılan gelenek hatta “tarih” oldu.
Kentin insana ait olanını sahneden seyirciye taşıyan Şehir Tiyatroları’nın uzun öyküsündeki öncü adlardan biri de oyuncu, yönetmen, oyun yazarı, çevirmen, yönetici, eğitimci İsmail Galip Arcan’dı. Daha sonraları, kendinin de seçimiyle İ. Galip Arcan olarak tanınıp anılacaktı.
O yılların tanınmış pek çok sahne adı gibi İ. Galip Arcan da ailelerinin sağladığı olanaklar ve bireysel çabalarıyla birikimli ve çok yönlüydü. Dönemin önemli adlarından Burhanettin Tepsi, anılarında onlardan “Aile çocukları meyanında benim gibi her şeyini feda ederek, bütün ailevi an’anelere tekme vurarak ortaya atılan ilk gençler” diye söz etmekte. Zaman içinde birçoğunun buluşma noktası Darülbedayi olsa da 1914 yılı öncesine ilişkin yaşantıları üzerinde şekillenen, çalıştıkları adlardan gelen eğitim, deneyim ve birikimleri vardı.
Günümüzde Sayıştay’ın görevini yerine getiren Divan-ı Muhasebat Mümeyyizi (Denetmen) Ahmet İzzet Bey’le Nazife Hanım’ın oğlu İ. Galip Arcan, 3 Kasım 1894’de Üsküdar’da doğdu. Aynı semtteki Ravza-i Terakki Okulu’nda başlayan öğrenim yaşamı, Beşiktaş Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi’nde sürdü. Tiyatroya ilgi duyması sonrası Kuleli Askerî Lisesi’ndeki eğitimini yarım bıraktı. İlk olarak, 1909’da Ahmet Fehim Efendi’nin topluluğunda Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den uyarlayarak çevirdiği Tabib-i Aşk‘da sahneye çıktı. Aslında ilk kez seyirciyle karşılaşması, topluluğun aynı sezon sahnelediği İzdivaç İdarehanesi yahut Sürücüler adlı oyunun ardından gerçekleşen etkinlikte Tevfik Fikret’in “Hayat” adlı şiirini okumasıydı. Ahmet Fehim anı kitabı Sahnede Elli Sene’de, onu ve yaşananları şöyle anlatıyordu: “Bu sıralarda, günün birinde, kara kuru bir genç geldi. Raşit Rıza’ya, Savcı Feridun Bey’den bir mektup getirdi. Bu genç İ. Galip [Arcan] idi. Topluluğa aldım. İşte bu gençlerle, işlerimiz günden güne olumlu bir yönde gelişiyordu.” Topluluktaki ikinci oyunu, Namık Kemal’in Akif Bey‘i oldu.
(…)