ANLAM TÜKENMEDEN: POST-FORDİST ÇAĞDA SANATIN TÜKETİMLE SINAVI

Ebru Melis Tumbul

Tüketim, yalnızca nesnelerin dolaşımını değil, aynı zamanda düşünsel paradigmaların biçimlenişini de belirleyen bir toplumsal pratiktir. Sanat, uzun yıllar üretim odaklı bir estetik ve kuramsal çerçevede ele alınmışken, post-Fordist ekonomi-politik düzenin egemenliği altında artık tüketim merkezli bir okuma biçimini dayatmaktadır. Bu dönüşüm yalnızca yapıtın ne olduğuna değil, nasıl ve kim tarafından tüketildiğine dair soruları da beraberinde getirir. Kitle üretiminin yerini bireyselleştirilmiş tercihlere bıraktığı, deneyimsel tüketimin yaygınlaştığı çağdaş bağlamda, sanat bir anlam üretimi olmaktan çıkıp geçici ve hızlı tüketime uygun bir deneyim formuna mı dönüşmektedir? Günümüz sanat sahnesinde karşımıza çıkan yapıtlar, sanatçının özerk yaratım sürecinin ürünü olmaktan çok, tüketici-seyircinin eğilimlerine göre biçimlenen kültürel nesneler hâline mi gelmektedir?

Fordist üretim modeli, 20. yüzyılın büyük bölümünde kitlesel üretime ve standardizasyona dayalı bir ekonomik düzen inşa ederken, kültürel tüketim de bu modelin yansıması olarak kitlesel ve tek yönlü bir biçimde gerçekleşmekteydi. Kültürel ürünler, belirli bir merkezden üretilip geniş kitlelere ulaştırılır; seyirci ya da izleyici, bu sistemde pasif bir alımlayıcı konumunda yer alırdı. Ancak 1970’lerden itibaren, kapitalizmin yapısal dönüşümüyle birlikte post-Fordist modelin yükselişi, üretimin esnekleşmesini ve bireysel tercihlere göre uyarlanmasını beraberinde getirmiştir. Bu yeni dönemde tüketici, artık yalnızca bir alıcı değil, üretim süreçlerini yönlendiren aktif bir özne hâline gelmiştir. Kültürel alan da bu dönüşümden azade kalmamış; sanat eserleri, kitlesel dağıtımdan ziyade niş zevklere, kişiselleştirilmiş deneyimlere ve çok kanallı dolaşım biçimlerine göre şekillenmeye başlamıştır. Böylece tüketim, yalnızca bir son aşama değil, bizzat sanatın üretim dinamiklerini belirleyen kurucu bir unsur hâline gelmiştir.

(…)

 

devamı için ABONE OL