GAZZE MONOLOGLARI

Ashtar Tiyatrosu sanatçıları tarafından 2010 yılından itibaren yazılan tanıklıklardan oluşan Gazze Monologları, Tamer Nijm’in 13 Aralık 2023 tarihli “Nereye Gidilir?” başlıklı metniyle devam ediyor. Gazze Monologları’ndan yayımlamaya devam edeceğiz.

NEREYE GİDELİM?

Tamer Nijim

(Çeviri: Mehmet Selim Özban)

Nereye gidelim? Yorulduk. Hayatımız altüst oldu. Uyandığımız andan itibaren koşmaya başlıyoruz. Gece çöktüğünde ise korku ve dehşet yakalıyor bizi. Gündüzleri bir lokma ekmek, bir litre su, bir parça yiyecek için koşuyoruz. Güvenli bir yer bulmak için koşuyoruz. Ama Gazze’de güvenli bir yer yok. Nereye koşarsak koşalım bombalar yağıyor üzerimize, her yerde ve her an.

Gece geldiğinde, birbirimize sarılıp oturuyoruz ve kalplerimizdeki korkuyu unutmak için birbirimize yalanlar söylüyoruz. Bir odanın diğerinden daha güvenli olduğunu düşünerek yer değiştiriyoruz ve sonunda bir merdiven altına saklanıyoruz, en güvenli yerin orası olduğunu düşünerek. Günlerimizin nasıl geçtiğini görüyor musunuz? Koşmak ve koşmak, korku ve dehşet.

Her gün aynı… Kaçabilen herkes kendini kurtulmuş sanıyor. Aslında kimse kurtulmuş değil. Her yüzde keder var. Bir zamanlar var olan her anı silinmiş.

Bütün bunlar ne için oldu? Biz dünyanın neresindeyiz? Hayatımız bu kadar ucuz mu, bayım? Bizi hayvan olarak görenlere sesleniyorum. Dediğiniz gibi bizi hayvan olarak kabul edin! Hayvanların haklarından bize kalan bir şey yok mu!

Yarın ne olacağını bilmiyorum ama emin olduğum tek şey, ölüyoruz ve her birimiz sırasını bekliyor. Sıramız gelene kadar, acı çekmeli ve milyonlarca kez ölmeliyiz. Eğer hikâyenin sonu buysa, hepimizi öldürün, zaten ölmüş durumdayız.

Ne geçmişi ne şimdiyi ne de geleceği yaşadık. Hayatta hiçbir şeyin tadına bakmadık. Karanlığın ortasında her şey siyahtı, ne tadı ne de rengi vardı.

Hep faturayı biz ödüyoruz, neden olduğunu biliyoruz; çünkü kırılganız. Affetmeyeceğim. Tanrı kudretlidir…

Şimdi kış mevsimi başladı… Bunun ne anlama geldiğini biliyor musunuz?

Bir çadırda 30 kişi yaşıyoruz. Ne yazık ki her iki kişi bir şilteyi paylaşıyor, birbirine yapışık, baş başa, uç uca. Yağmur yağınca çadırın içi bir havuz oluyor. Allah hiçbirinize yaşatmasın, kendimizi suyun ortasında buluyoruz. Diyecek hiçbir şey bulamıyoruz. İnsanlar ağlamaya başlıyor, bazıları dua ediyor, diğerleri çadırı düzeltmeye uğraşıyor. İşte bu hâldeyiz.

Biliyor musunuz? Uykudan uyanıp sokaklarda hayalet gibi yürüyoruz. Yılan görmüş bir yüz gibi. Gazze’deki herkes şokta. Gerçekten ne olduğunu bilmiyoruz. Ne oluyor?

Bir rüya mı görüyoruz yoksa bu bir kamera şakası mı? Umarım bu bir kabustur, yeter ki uyandığımızda hiçbir şey gerçekte olmamış olsun.

Şehit olsaydım… o zaman hiçbir şey veya hiç kimse uğruna şehit olmamış olurdum.

Baskı altında, gerçekleşmemiş birçok hayalle öldüm. Hâlâ hayata hasretken öldüm.

 ABONE OL